Birden uyanıyorum. Oda karanlık, el yordamıyla telefona uzanıyorum, saat 03:00. Dünyadaki tüm uykuları uyumuş da hepsini almış gibi açılmış kapaklar. Şöyle bir aralansa bari diyorum, yok dinlemeyecek beni biliyorum, laf geçmez ki bu saatlerde hiç kimseye, hiç bir şeye. Telefon elimde twitter, insta şöyle bir bakıyorum. Hani belki bakarken, ederken zihnim gözkapaklarıma söz geçirir de kapanır umuduyla.
Yok olmayacak böyle...
Şimdi anlamsız bir sürü şey düşüneceğim. Eski defterler, müsveddeler, karalamalar derken çık çıkabilirsen işin içinden. Malum dürülmüş, dürülmemiş defter dolu, herkeste olduğu gibi. Hadi itiraf edin bir ben olamam değil mi ?
Buldum galiba...kitabımı açıp kaldığım dünyalardan devam ediyorum bir süre. Balıklama atlıyorum kitabın içine, hopp içindeki bir karaktere bürünüveriyorum. Kimisiyle Parfümün Dansındaki Kudra ve Alobar olup kendi yolunu çizme macerasına kapılıyor ve sonunda bulutların üzerine çıkma isteği ile yanıp tutuşuyor, kimi ile Dorian Gray Portesi'nin saf ruhundan, güzellik ve gençlik uğruna şeytani bir ruha geçişi oluveriyorum. Ara ara okurken aklım başka yerlere de gitmiyor değil. Tam giriyorum ki kitabın içine, zihnim bana oyun oynuyor. Kitaptaki bir kelime, cümle, olay alıp beni başka bir yere götürüyor. Sordun mu bakalım ben gelmek istiyor muyum ? Ama dedim ya bu saatte söz geçmez. Saat oldu 03:30
Böyle de olmayacak...
Kalkayım bari diyorum... hava da öyle soğuk ki, yorganın altı sanki cennetten bir köşe. Ama cennete gitmek için henüz erken gibi geldi. Hızlıca kalkıp sabah olmadan, sabahlığımı geçiriveriyorum üzerime, doğru mutfağa. Melisa çayı bu saatte en güzeli. Balkonumdaki melisam, yaz akşamları gece kokan... belki de çayı bu nedenle uyku getiren, sakinleştiren. Baksan hiç gösterişli değildir, ağaç desen değil, çiçek desen tam o da değil. Bir nevi çalılık. Ama büyüleyici bir koku ile beni benden alan. Bak şimdi yine kafa gitti bir çay yapayım dedim. Melisa bitkisinin botanik bilgilerini vermediğim kaldı.
Melisa çayım elimde birkaç yudum sonra rüya alemlerine doğru yola çıkıyorum. Bir bahçem var. Dikeceğim ağaçlara, çiçeklere karar vermem lazım. Limon ağacı olmazsa olmazım, melisayı söylemiyorum bile :) Kıvrımlarıyla, dünyanın en yaşlı ağaçlarından, mitolojik hikayelerin vazgeçilmesi, bir türlü sağlanamayan barışın dünyadaki bir numaralı sembolü zeytin ağacı tabi ki... Şeftali ve nar ağaçlarını hem meyvelerinden ötürü, hem de meyve öncesi açan çiçeklerinin güzelliğinden ötürü ekiyorum. Biraz arı yapar ama ben salkım dutlardan da isterim. Hem arı camiasına da bir faydam dokunsun. Çiçeklerden evin dört bir yanına eflatun, pembe, beyaz ortancalar dikiyorum. Olmuşken arka verandaya yasemin de kondurayım. Belli etmez ama içlidir o da, döküntüsü çok olur. Olsun ben bıdık bıdık temizlerim memnuniyetle. Huyun kurusun derler de sen kuruma be yaseminim. Ne de olsa ben de biraz sendenim. Bir de heybetli bir miras bırakasım var Dünya'ya. Yazın gölgesi cennete eşdeğer çınar ağacı... altında kahveli, rakılı, şaraplı, kahkahalı, sevinç gözyaşlı sohbetler görüyorum.
Oldu mu şimdi böyle...
Şöyle bir gözümü yarı açıveriyorum ki gün çoktan ağarmış, gözler kapalı el yordamıyla telefona ulaşıyorum. Saat 08:05 olmuş olmasına ancak göz kapaklarım uykuya direnir hala, ikinci uykunun mahmurluğu hep böyledir. Bu sabahlara da söz geçmiyor kanımca. Kapanmaz kapanmaz, bir kapandı mı da açılası gelmez. Birden rüya evimi hatırlıyorum. Ağaçlarımı, çiçeklerimi, bol köpüklü veranda sohbetlerimi, yaz güneşinde çınar gölgesindeki kahkahalı rakı masasını. Gözler kapalı hala ama kalbim açık koca bir gülümseme yayılıyor suratıma. Biraz daha sürseydi belki gerçeğe de dönüşüverirdi.
İşte böyle oldu diyorum...
Düş ile gerçek, mahmurluk ile ayıklık arasında bir yerlerde daha çekilir oluyor hayat bazen. Düşler bahçeme beklerim okuyanları da. Bir yaz günü çınar gölgesinde sözüm olsun size rakı sofrası.
Çok Sevgiler
Güneş 🌞
Hadi benden bir şarkı gelsin o zaman.
Canozan - Damla Eker / Gündelik Düşler Fırtınası
https://youtu.be/rr267BmPF8k
Ben de çoğu gece benzer durumda buluyorum kendimi. Son bir yılda pandemisi karantina günleri derken hayatlarımız cok değişti. Sonra bir de baktık ki olduğumuz yer ve olmak istediğimiz yer birbirinden uzak düşmüş, imkansizlasmiş. Ne güzel oldu bahçeniz... Ne zevkli, Ne keyifli. Gerçeğe dönüşmesini dilerim... sonra da tabi alırım bir kadeh. Sevgilerimle
YanıtlaSil