Bir dere yatağından yürüyorsanız mevsim ne olursa olsun, inceleyecek çok şey vardır. Aynı parkuru, aynı yıl içerisinde farklı mevsimlerde gördüyseniz hele, değişim sizi çok heyecanlandırır. Hayatın ta kendisidir aslında orası. İnsana ihtiyaç duymayan köşe. Hatta insansız olarak değişimlerini kesinlikle daha az zarar ile kotaracaktır. Mesela ilk gittiğimde dere akışını değiştirme amaçlı olduğunu düşündüğüm bir takım set ve kilit taşların döşendiği bir alan vardı. Son gittiğimde ise suyun yolunu kendi mühendislik dehasıyla zaten bulabildiğini gördüm. Doğanın mühendisleri her daim iş başında. Siz merak etmeyin rantsız en iyi eğim hesaplayıcıları müthiş bir görev bilinci ile insanlarla mücadele ediyor. Yalnız bir sorun var. Molozlar bir süre ortada kalabiliyor. Kilit taşların doğaya kazandırılması zorlu bir süreç. Ortak yaşama kucak açıyorlarsa, kim bilir başka bir kaya ile denge içinde bir birlikteliğe başlayabilirler.
Dere yatağı boyunca sıklıkla çınar ağaçlarına rastlamak mümkün. Çok seviyorum koca, yaşlı çınar ağaçlarını. Gövdeleri yıllar içerisinde şekilden şekile girmiş, bilge ağaç. Sanki derdimi anlatsam çare bulacak bir hali var. Ne yağmurlar gördü acaba ? Nasıl fırtınalar? Belki de işbirliği yapmadı diye çağladı dere ve kızdı tüm çınarlara zamanında.
O gün çınar ağacı ile uzun uzun bakıştık.
- Sen çınarsın bu yapraklar da nedir böyle ? dedim
- İşbirliği yapıyoruz sarmaşıkla, dedi
- Neden ki ? bütün gövdeni sarmış rahatsız etmiyor mu seni ? diye sordum
- İkimiz de fayda sağlıyoruz bu işten. Biz böyle mutluyuz. Sahi siz yapmaz mısınız böyle şeyler ? dedi
- Dünya çok değişti. Bunu bir düşünmem lazım" diyerek ayrıldım yanından.
Sanki Dünya'nın her halini görmüşüm, yaşamışım biliyorum da bir de düşünmem lazım dedim. Neyse konuyu dağıtmadan devam edeyim.
Gövdesi çınar üzeri yeşil yapraklı sarmaşık gibi....Benzer birliktelikleri ağaç mantarları ve likenlerle görmüştüm. Meğer simbiyotik (ortak) yaşam kurmuş bizim çınarla sarmaşık.
İnsanlar ve toplumlar da bir nevi simbiyotik yaşam kuruyorlar mı acaba ? Her simbiyotik yaşam her iki tarafın lehine olabilir mi ? ahh kafamda yine deli sorular.
Hiç bir fedakarlıktan kaçınmayarak sizler için kendi çapımda bir araştırma yaptım. Ortak yaşam (Simbiyoz) çeşitleri, fayda durumlarına bir baktım.
Bunlar da biri Mutualizm, bu şekil her iki türün de karşılıklı fayda sağladığı bir ortak yaşam biçimiymiş. Her iki tarafta kendi başlarına yaşama becerisine sahip olmasına rağmen bir araya gelerek işi daha kolaylaştırmaya çalışırlarmış. Doğada bunun en çarpıcı örneği bal arıları ve çiçeklerdir. Çiçekler polenlerini yaymaya, arılar bal yapmak için polene ihtiyaç duyar. Tamamlayıcı bir durum. İnsan ilişkilerine uyarlama yaparsak, Türk filmi kıvamında bir örnek geliyor. Çok zengin iki ailenin çocuklarının ortak yaşama geçmesi ve mirasın bölünmemesi. Çok arabesk oldu bu :) unutun bunu. Daha kurumsal bir örnek vermek gerekirse bir fabrika atığının, başka bir fabrika ham maddesi olması dolayısıyla ortak yaşam kurmasıdır. Bakın bu çok faydalı bir ortak yaşam modeli oldu.
Kommensalizm ise iki türden birinin yarar sağladığı diğerinin ise bu ortaklıktan etkilenmediği bir yaşam türüymüş. Zararsız fayda durumu. Tek taraflı birliktelik. Bu duruma Malta palamudu ve küçük vantuzlu balıklarla, köpek balıkları arasındaki ilişki örnek olarak gösterilebilir. Malta palamudu ve küçük vantuzlu balıklar, köpek balıklarının avlarından kalan artıkları yiyerek beslenirler (+). Köpek balıkları bu durumdan etkilenmez (0). İnsan ile doğa arasında olan yararlı birliktelik ekseninden kaymış, kommensaliz'e dönmüş sanki. Ekolojik sömürü başlamış. Bu durumda hem doğa hem insan zarar görmekte ancak ince görenlere...
Parazitizm ya da asalaklık bir canlıya bağımlı olarak yaşayabilen ve üzerinde yaşadığı canlıya zarar veren organizma. Bu birlikteliğe en iyi örnek, insanda da görülen, kene, bit ve pire gibi dış parazitlerdir. Asalaklık durumunu toplumumuzda sömürücü olarak isimledirebiliriz. Bu sömürü sistemin bakış açısına göre, çevresel değerleri korumanın yegane gerekçesi sistemin daha fazla büyümesini sağlamaktır. Yani korumaya değer olan, sistem için faydalı olan. Beyin yanması yaşadım bir an. İfade edebildim inşallah. Konuyu araştırırken çok güzel makalelere denk geldim. Leb-i derya, daha neler yazılır da. Ben sıradan bir Turizimci'yim. İşi doğa bilimcilere bırakalım. Sadece doğayı seven, korumaya çalışan ancak dolaylı olarak zarar vermek zorunda kalan bir insanım. Tıpkı diğer doğa severler gibi.
İnsan ve doğa arasındaki denge herhalde şu meşhur sanayi devrimi ile bozulmaya başladı. Doğal kaynakları kendi çıkarımıza hunharca kullanma derdine düştük. İnsanlıktan çıktık. Sonra da tüy diktik. Hala da akıllanmadık. Bu yanlışlara bir dur diyelim, düzeltelim yerine, uzaya gitmeler derdindeyiz. Ve üzülerek söylemek gerek ki, böyle düşünen bireylerden oluşan bir toplumda yeniden ortak vicdanı yakalamak çok zor. Dünya'da pek çok varlığın bir araya gelerek sağladığı bütünlüğünü düşününce hiçbirinin değeri diğerinden az önemsiz değil aslında. İnsan ve doğa arasında yeniden faydalı bir ortak yaşam kurmak için değerleri hatırlayan vicdanlar, bunlara sahip çıkan koca yüreklere ihtiyacımız var. Çok geç olmadan...
Çok sevgiler
Güneş 🌞
Yazıya Armand Amar eşlik etsin - Faces (Human belgeselinden)
Tüyleri diken diken ediyor ezgisi...
https://www.youtube.com/watch?v=FEnD4JO3JMY
Kaynakça https://www.bilgial.com/komunitede-simbiyotik-iliskiler/
Güzel bir yazı olmuş. Dilinize sağlık.
YanıtlaSil